Amerikadaki Mortgage Krizi ve Türkiyeye Etkileri

2007 yılının ortalarında kendini göstermeye başlayan Amerikan Mortgage subprime krizi tüm dünya ekonomilerini etkilemeye başladı. 2007 Ağustos ayında başta Dow Jones olmak üzere tüm dünya borsalarını sarsan Mortgage krizi FED'in faiz indirimleriyle uzun aylar boyunca kendisini gizlemeyi başardı. Dönem dönem hatırlanan kredi endileşeleri FED'in ardarda gelen indirimleriyle bazı dönemlerde yatışır gibi gözüktü.

Ancak derinden derine süren endişeler her faiz indiriminin ardından yeniden ortaya çıktı ve her seferinde FED'den daha fazla faiz indirimi talepleri gündeme geldi. Dünya finans çevrelerindeki Amerikan ekonomosine yönelik durgunluk endişeleri tüm dünya finans piyasalarında olumsuz etkilerini sürdürmeye devam ediyor. FED7in faiz indirimlerinin son sonuçları Şubat ayında Amerika'da enflasyon rakamlarının artması olarak alındı. Bu da durgunluk içinde enflasyon beklentilerini güçlendirdi.

Petrol fiyatlarının istikrarlı yükselişi ve 100 dolarlar civarında oturması Körfez sermayesini güçlendiriyor. Körfez ülkelerine akan para Amerikan finans piyasasına satın almalar ve irket kurtarmalar olarak geri dönüyor. Bu da geçici bir iyileşme ve olumlu hava ortamı yaratıyor. Borsalarda zaman zaman görülen toparlanma çabaları Japon Yeni üzerinden oynanan Carry Trade oyununu canlandırıyor ve risk iştahını arttırıyor. Bu da dünyanın en yüksek faizini ödeyen Türkiye'ye fon akışlarının kesilmemesi sonucunu doğuruyor.

Ancak bu fon akışı döviz fiyatlarını olumsuz etkileyerek ithalat patlamasına sebep oluyor. Cari açığı dev boyutlarda artan Türkiye bir kriz halinde yabancı yatırımcılar açısından ilk çıkılacak ve büyük zarar görecek ülkelerin başında geliyor. Buna rağmen yatırım ikliminin dünya çapında gerçekleşen kriz geciktirici çabalarla halen tam olarak bozulmamış olması Türkiye'ye fon akışının sürmesini sağlıyor.

Bu ortama rağmen Türk bankaları son aylarda özellikle mortgage kredileri faiz oranlarını arttırdılar. Bu beklenen bir global dalgalanmanın yıkıcı etkilerini bir ölçüde de olsa azaltmaya yönelik bir önlem olarak düşünülüyor. Ancak zaten 2006 mayıs dalgalanmasından sonra duraklamaya giren konut sektörü faizlerin daha da artmasıyla daha da zor günler geçirmeye başlıyor.

Açık pozisyonu olan özel sektör de kendi borçlarını bir an önce ödemek için tedbirler almaya başladı. Migros'un satışından elde edilecek gelirin açık pozisyonların kapatılmasında kullanılacığının açıklanması bunun önemli örneklerinden biri. Döviz borcuyla büyük bir dalgalanmaya yakalanması muhtemel Türk girişimcilerinin bu dalgadan zarar görmeden çıkabilmesi ancak daha öncesinde bu tür önlemlerin alınmasına bağlı.

Hiç yorum yok: